Biyolojik Silahlar

Biyolojik Silahlar

Biyolojik silah kavramını herkes mutlaka hayatının bir anında mutlaka duymuştur. Kiminin ilgisini çekmiştir, kiminin çekmemiştir. Peki, bu silahlar nedir, nasıl üretilir, tehlike boyutu ne derecedir? İşte bu soruları yanıtlamaya çalışacağım.

Biyolojik silah deyince aklınıza gelişmiş ve karışık bir şey gelmesin. Biyolojik bir silah grip virüsünden bile elde edilebilir. Evet, doğru duydunuz. Hani bizi birkaç günlüğüne hasta eden ve dinlendiğimizde ilaca bile gerek duymadan atlattığımız hastalığa sebep olan bu küçük organizma nasıl oluyor da, ölümcül bir silah haline gelebiliyor?

Bize gereken bir mikrobiyoloji laboratuarı, ama gelişmişinden ve bu konuda uzman bilim adamları… –ülkemizde bilim adamıyız diye gezen, insanları bilimden soğutan ve bilimi kendi malıymış gibi gören üniversite zihniyetinden bahsetmiyorum- Virüs veya bakteri gibi hastalıklara yol açan küçük mikroorganizmalar alınır. Mesela grip virüsü. Genetik yapısında bir iki değişiklik. Karşınızda SARS virüsü ve karşınızda H5N1 (Kuş Gribi) virüsü. Genetik yapıdaki değişikliği şöyle açıklayabilirim: -Teşbihte hata olmaz- Bir insanı alıyorsunuz sen katilsin diyerek beynini yıkıyorsunuz veya öyle bir çevrede yetiştiriyorsunuz. Sonuçta o masum insan bir katile dönüşebilir. Hiçbir insan annesinin karnından katil çıkmaz.

Biyolojik silahlar üretildi. Panzehirler de hazırlandı. Ne olur ne olmaz, kendi silahımızla vurulmamak lazım. Sonra ekonomisi bizi rahatsız eden ülkelere yolluyoruz.

Bu işi en iyi “Dünyanın Jandarması” konumundaki ABD yapıyor. Nasıl mı? 2000li yılların başlarında Uzakdoğu ülkelerindeki ekonomik büyüme onları rahatsız etti. Ne yaptılar? SARS virüsünü gönderdiler. Ne oldu? Uzakdoğu ülkelerinde ekonomi allak bullak oldu ve en kötüsü birçok masum insan öldü. Madem bu hastalık bulaşıcı bir hastalık, neden başka ülkelerde Uzakdoğu ülkelerinde olduğu gibi bu kadar çok hasar vermedi? Bu SARS virüsünün yoksa Uzakdoğu ülkelerinde yaşayan insanlara bir garezi mi vardı?

Ülkemiz de bundan payını aldı. H5N1 denen bir virüs “kuş gribine” yol açıyor ve bu hastalık göçmen kuşlarla bulaşıyor deniliyor. Ülkemizdeki tavukçuluk sektörü iflasın eşiğine geliyor, üstüne üstlük birçok hayvan -itlaf ediliyor demeyeceğim- katledilerek ülkemizde tavukların gen kaynakları yok ediliyor ve insanlar ölüyor. Bu işin ucu turizme kadar uzanmıştı. Hafızalarınızı bir yoklarsanız hatırlarsınız. (Kuş gribiyle ilgili bir yazım ayrıca olacak.)

Bana göre biyolojik silahların bilinenlerden ilki ve en tehlikelisi AIDS hastalığını yapan HIV virüsüdür. Bu virüs ilk önce savunma sistemini yok ediyor. Yani bir ülke savaştığı diğer ülkenin nasıl ilk önce savunma sistemini hedef alıyorsa bu virüs de aynı işi yapıyor. Bu ölümcül virüsün kaynağı olarak neyi gösterdiler. Afrika’daki bir maymun türü… Bu maymun daha önce orada yaşamıyor muydu? AIDS iki yoldan bulaşıyor: Kan yoluyla ve cinsel yolla… İlk kurban insan kim? Bir rahibe… Bir rahibe ile bir maymun arasındaki mantıklı bağıntıyı varın siz kurun. Gülünç değil mi? Diyeceksiniz ki, bu virüsü üretenler de etkilendi bu durumdan. Evet, doğru… Bunun sebebi olarak akla en yatkın olan bir sebep olarak virüsü bana göre laboratuardan kontrolsüz bir biçimde dışarıya sızdırdılar. Ve kendi suçlarını örtebilmek için, suçu zavallı bir maymuna attılar.

Bu konuyla ilgili bir gazetede bir yazı okumuştum. İstanbul’da biyolojik silahlara karşı panzehir üreten %100 Türk bir firmayı ABD, sırf Irak Savaşında Irak cephelerinde bu firmanın ürünlerini gördüğü için iflas ettirmiş. Çünkü o firma onlar için bir tehdit. Bu konudaki ABD’nin ilk çalışması firma sahibinin Amerika’da okuyan oğlunu FBI gözaltına alarak sorgulamış. Daha sonra bu firmaya daha önce iş yaptığı bir ülke tarafından yüklü bir sipariş verilmiş. Firma bu talebi karşılamak için piyasadan borç almış. Sonra sipariş teslim edilecekken, siparişin iptali istenmiş. Firma iflasın eşiğine gelmiş. Sonra bir ortak ortaya çıkmış. Bu ortağın bilin bakalım milliyeti ne? Tabiî ki ABD’li… Bu ortak da allem etmiş kalem etmiş, firmayı bir daha açılmamak üzere tamamen iflas ettirmiş.

Son olarak söyleyeceğim biyoloji hayat ve yaşam bilimidir. Öldürme bilimi değil, savaş sanatı hele hele hiç değil. Bilimi kendi çıkarları uğruna kullanan bir topluluğa karşı dimdik ayakta durabilmek için bilime gereken önemi vermemiz gerekir.

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ