Yılanlar
Yılanların Özellikleri
Yılanlar Sürüngenler sınıfının, Suquamata (Pullu Sürüngenler) takımından, Ophidia alttakımına bağlı hayvanlardır. Kertenkeleler ise Suquamata takımına bağlı olmakla birlikte, Lacertilia alt takımı olarak yılanlardan ayrılmaktadır.
Yılan ve kertenlelelerde dişler çeneye yapışıktır, yani çukurlar içinde değildir. Kafada bulunan quadrat kemiği, kertenkelelerin çoğunda yılanların hepsinde oynaktır.
Vücut silindir şeklinde uzunca biçimlidir, bacaklar bulunmaz ancak bazı ilkel yılanlarda anüs yarığının her iki tarafında mahmuz biçiminde arka ayak kalıntıları bulunmaktadır. Kulaklar körleşmiştir, dış kulak, kulak zarı ve orta kulan bulunmaz ancak, iç kulak vardır, dolayısıyla yılanlar duyamazlar ancak yerdeki titreşimleri hissedebilirler.
Yılanların göz kapağı yoktur, gözün ön kısmında gözü tamamen örten saydam bir tabaka vardır, bu sebepten, gözü sürekli açık görünür. Dil uzunca yapılı ve ucu çatallıdır, yılanın ağzı kapalıyken bile dilini, dudakların ön kısmındaki bir yarıktan dışarıya çıkartılabilir.
Yılanları çoğunda sol akciğer bulunmaz (Boidae familyası hariç onlarda da dol akciğer daha kısadır) bununla birlikte sağ akciğer kuyruğa ulaşacak kadar uzundur ve son kısmı hava kesesi biçimindedir, bu depolanan hava özellikle avını yutarken havasız kalmaması için gereklidir. Yılanlarda mide, karaciğer, böbrek de uzun yapılıdır. Böbrek, testis gibi organlar aynı hizada değildirler. Yılanlarda sidik torbası bulunmamaktadır. Hem yılanların hem de kertenkelelerin erkeklerinde, iki çiftleşme organı bulunur (Hemipenis) kloak yarığı eninedir.
Yılanlar ile Kertenkeleler Arasındaki Farklar
Bir çoğumuz böyle bir soru karşısında, "Yılanların ayakları yoktur, oysa kertenkelelerin vardır." diyecektir. Bu pek de doğru bir saptama değildir çünkü hiç ayağı olmayan yılan biçiminde kertenkeleler olduğu gibi, hala arka ayak kalıntıları bulunan yılanlar da vardır. örneğin ülkemizde hiç bacağı olmayan ve yılandan oldukça zor ayırt edilebilen, dört tür kertenkele yaşamaktadır. Anguis fragilis, Ophisaurus apodus, Ophiomorus punctatissimus ve Blanus strauchi uzman olmayan kişilerin yılan sanabileceği kertenkelelerimizdendir. ülkemizde maalesef bu zararsız hatta faydalı hayvanlar çoğu zaman yılan zannedilmekte ve insafsızca öldürülmektedir.Bir çoğumuz böyle bir soru karşısında, "Yılanların ayakları yoktur, oysa kertenkelelerin vardır." diyecektir. Bu pek de doğru bir saptama değildir çünkü hiç ayağı olmayan yılan biçiminde kertenkeleler olduğu gibi, hala arka ayak kalıntıları bulunan yılanlar da vardır. örneğin ülkemizde hiç bacağı olmayan ve yılandan oldukça zor ayırt edilebilen, dört tür kertenkele yaşamaktadır.Anguis fragilis, Ophisaurus apodus, Ophiomorus punctatissimus ve Blanus strauchi uzman olmayan kişilerin yılan sanabileceği kertenkelelerimizdendir. ülkemizde maalesef bu zararsız hatta faydalı hayvanlar çoğu zaman yılan zannedilmekte ve insafsızca öldürülmektedir.
Yılanları Kertenkelelerden Ayıran 3 Önemli Özellik Vardır:
Kertenkelelerin kulak delikleri vardır, oysa yılanlar da bu yoktur.
Kertenkelelerin açılıp kapanabilen göz kapakları vardır, (Gekkonidae familyası, Ophisops, Ablepharus türleri hariç) yılanlarda ise gözü acılıp kapanmayan sabit bir şeffaf plak örter.
Kertenkelelerin alt çenelerinin iki yan parçası (Mandibula) ön tarafta birbiriyle kaynaşmıştır, oysa yılanlarda bu iki kemik, elastik bir parça ile tutturulmuştur.
Yılanların Boyu ve Yaşam Süreleri
Genel olarak yılanların boyu, 10 cm ile 10 m arasında değişir. Daha uzun boyda olanlarının da mevcut olduğu iddia edilse de bu bilimsel olarak doğru değildir. Dünyadaki en uzun boylu yılanlara örnek olarak Anakonda'yı verebiliriz (Bilimsel adı: Eunectes murinus) Yaklaşık 10 metre, en küçük yılan ise Madagaskar'da yaşayan Typhlops reuteri dir ve boyu 10 cm kadardır. Türkiye'deki yılanların buyu ise en fazla 2 m - 2.3 m dir.
Yılanlar, hayvanat bahçelerinde iyi bakılırlarsa 20-30 yıl arası yaşayabilirler, ancak doğal ortamlarında bu yaşı dolduramadan ya avlanırlar, yada öldürülürler.
Yılanların Duyu Organları
Daha öncede söylediğimiz gibi yılanlar, sağırdırlar ancak yerdeki titreşimleri hissedebilirler bununla beraber, görme duyguları güçlüdür, özellikle hareketli cisimleri çabuk algılarlar. Hem yakın hem uzağı görebilmeye uygun yapıları varsa da, daha çok yakını görmeye alışkındırlar. Koku alma duyuları da çok gelişmiştir, burun boşluğundaki koku epitelinden başka, iki organ daha vardır, ağız tavanında bulunan bu iki delikli organın adı Jacopson organıdır, yılan dili ile topladığı koku moleküllerini dilini içeriye çektiği zaman bu organa değdirir ve kokuyu algılar. Crotalidae familyasına mahsus yılanların gözle burun deliği arasında bir çukurluk vardır bu çukurların içi duyusal doku ile kaplıdır ısıya duyarlı bu organı yılan bir termal kamera gibi kullanır ve uzaktaki bir hayvanın ısısını algılayabilir, bazı yılanlarda bu organ o kadar hassastır ki bir santigrat derecenin yüzde birini bile ayırt edebilir.
Yılanlarda Gömlek Değiştirme
Sağlıklı bir yılan yılda en az 2 veya daha sık gömlek değiştirir, değiştirme zamanı gelince deri matlaşır, gözleri örten şeffaf tabaka matlaşır, iki hafta sürebilecek olan bu işlem sırasında yılan faaliyetini kesip bir yere gizlenir. Deri değiştirdikten sonra hayvan tekrar parlak renkli olur. Yılan gömleği elastik olduğundan çektikçe uzar bu bakımdan yılanın boyu hakkında herhangi bir fikir vermez.
Yılanlarda Üreme
Genellikle yumurtlamak suretiyle üreyen yılanların bazıları canlı doğurur (Engerekler). Türüne göre yılanlar 8-50 arası yumurta bırakabilirler, Engerekler ise 3-12 arası yavru dünyaya getirirler. Kuluçka devri 2-3 ay sürer bu yılanın türüne ve ortamın sıcaklığına göre değişmektedir. Yavrular 2 yaşına geldiklerinde cinsel olgunluğa erişirler, daha soğuk bölgelerde ise bu 4-5 sene alır.
Engerek gibi canlı doğuran yılanlarda yumurtalar oviduktlar içinde gelişir, yavru ince ve saydam bir zarfla örtülü doğar. Zar hemen doğuştan sonra yırtılır, bazen de doğumdan önce yırtılmış olur, böyle canlı doğuranlara ovovivipar yılanlar denir. Viperidae (Engerekler), Boidae, Crotalidae Familyalarından yılanlar ovovivipar dır.
Yılanlarda Zehir
Yılan zehrindeki toksik unsurları fizyolojik etkileri bakımından iki gurup altında toplayabiliriz:
Birinci Grup: Nörotoksin (Neurotoxin) sinir sistemi ve iskelet kaslarına giden sinir uçlarında bozukluklar meydana getirir. Bu bozukluklar özellikle beyindeki solunum merkezi ile soluk alıp vermede rol oynayan kaslarda (Bilhassa diyafram) belirgin olarak görülür. Nörotoksinlerin etkisi fazla olduğu durumlarda solunum tamamen durabilir.
İkinci Grup: Hemolytik (Kan parçalayıcı) toksinlerdir. Diğer bir ismi ise Hemapathogen (Kan hastalığı yapan) dir. Bunlar dolaşım sisteminde bozukluk meydana getirir ve çeşitleri oldukça fazladır. Örneğin: Kırmızı kan hücrelerini tahrip eden hemolysinler. Kan damarlarının çeperindeki endothelial hücrelerini tahrip edip, kanın damardan dışarıya sızmasına neden olan hemorrhaginler. Damarlarda kanın pıhtılaşmasına neden olan thrombase (=thrombin). Akyuvar ve zehirle temasa geçen diğer doku hücrelerini bozan Cytolysinler. Kanın pıhtılaşmasına mani olan anticoagulin (=antifibrin)ler gibi. Türkiye'deki zehirli yılanlar bu ikinci gruba dahildir ancak zehirleri sağlıklı bir insan için, ölümcül bir etki yapacak güçte değildir.
Yılanların İnsanlarla İlişkileri ve Faydaları
Maalesef insanlarda yılanlara karşı korkunç bir nefret ve ön yargı vardır. Masallar, efsaneler, deyimler hep yılan düşmanlığı üzerine kuruludur. Oysa bilinenin aksine yılanlar insanlar için son derece faydalı hayvanlardır.
Tarımda, bağ, bahçe ve tarlalarda bulunan köstebek, tarla faresi gibi zararlı kemirgenleri yiyerek beslendiğinden, tarıma faydası dokunmakta ve bir çok biliçli ziraatçı tarafından yılanlar korunmaktadır. Bir farenin bir defada 10 yavru doğurduğunu ve yavruların bir aylık olunca doğurabilecek olgunluğa geldiğini düşünürsek, bir fare ve onun neslinden yılda yaklaşık 15.000 fare üreyecektir ve her gün bir fare yiyen yılanın faydası daha iyi anlaşılacaktır. Tarlalarındaki yılanları öldüren veya ticari maksatlarla yurtdışına satan kişiler, büyük zararlara uğramış tarlaları fareler tarafından telef edilmiştir. Yurtdışında bir çok yerde fare ve diğer kemirgenlerle mücadele etmek için yılanlar kullanılmaktadır.
*** Özellikle Türkiye'deki yılanlar söylenenlerin aksine uysal hayvanlardır ve insanlardan kaçarlar, üzerlerine basmadıkça (ki ayakkabısı olan ve uzun pantolon giymiş birine dişlerini batıramaz) veya bir köşeye kıstırıp rahatsız etmedikçe insanları ısırmazlar. Bu bakımdan onları öldürmek yerine üzerlerine basmamaya dikkat göstermek daha insani bir hareket olacaktır.
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...