Mucize Memeliler
Kutup Ayıları
Antarktika 'nın soğuk ikliminde yaşayan dişi kutup ayıları, eğer hamilelerse veya yavruları varsa kendilerine kar yığınlarının altında yuva yaparlar. Aksi takdirde yuvada yaşamazlar. Yavrular genellikle kış ortasında doğarlar. İlk doğduklarında tüysüz, kör ve çok küçüktürler. Kış ortasında doğan bu son derece savunmasız ve bakıma muhtaç yavruların yaşayabilmeleri için bir yuvalarının olması şarttır.
Tipik bir yuva, 2 metre uzunluğundaki bir tünelle, çapı yaklaşık yarım metre olan yuvarlak bir alandan oluşur. Yüksekliği de yaklaşık yarım metre kadardır. Ancak burası, sıradan ve basit birkaç işlem ile yapılmış bir barınak değildir. Her yerin kar ve buzla kaplı olduğu böyle bir ortamda kar yığınlarının altı, son derece profesyonel bir şekilde kazılmış ve yavruların yaşamı için gerekli olan önemli detaylar göz önünde bulundurulmuştur.
Bu yuvaların genellikle birden fazla odası vardır ve kutup ayıları bu odaları yuvanın girişinden daha yüksek seviyede hazırlarlar. Böylece odalardaki sıcak havanın girişten dışarı çıkması engellenmiş olur. Yuvanın üzerine ve girişine kış boyunca kar yığılır. Kutup ayısı ise bu kar yığınının içinde sadece hava girecek kadar dar bir kanalı açık bırakır.
Anne ayı barınağının tavanını kimi zaman 75 cm'den başlamak üzere 2 m'ye kadar varan bir kalınlıkta İnşa eder. Tavanın kalınlığı iyi bir yalıtkan görevi görür. Yani yuvadaki mevcut olan ısıyı korur. Yuvadaki sıcaklık da bu sayede sabitlenmiş olur.
Norveç Oslo Üniversitesi'nden araştırmacı Paul Watts, bu yuvalardan birinin tavanına bir cihaz yerleştirerek ısıyı dikkatlice ölçmüş ve hayli ilginç bir durumla karşılaşmıştır. Bu uzun çalışma esnasında dışarıdaki ısı -30 dereceye kadar düşerken, yuva içindeki ısı 2 ya da 3 derecenin altına hiç düşmemiştir. Anne ayının karın kalınlığına göre değişen yalıtım özelliğini nasıl bilebildiği ise, bilim adamları tarafından hayli merak konusu olmuştur. Bu ılık ve korumalı ortamda anne ayı enerji depolar ve vücudundaki yağ rezervlerini de kış uykusu dönemine göre ayarlar.
Ancak bunlardan çok daha ilginç bir durum söz konusudur. Anne ayı kış uykusuna girdiği bu dönemde hiç enerji harcamamak ve yavrularının daha iyi beslenmesini sağlamak için metabolizmasını düşürür. 7 ay boyunca metabolizmasındaki yağı, proteine çevirir ve yavrularının beslenmesini sağlar. Bu nedenle 7 ay boyunca kendisi hiç beslenmez. Kalp atışı oranını dakikada 70'den 8'e kadar indirebilir ve metabolizmasını yavaşlatır. Bu dönemde yemek yemediği gibi doğal ihtiyaçlarını da karşılamaz. Böylelikle yavrularını doğuracağı dönemde fazla enerji harcamamış olur.
Gerbil
Çöllerde hayatta kalmanın en büyük sırrı suyu idareli kullanmayı başarabilmektir. Afrika'nın çöllerinde yaşayan "Gerbil" bu konuda insanı hayrete düşürecek bir yöntem kullanır: Gerbiller uyurlarken yuvalarına kuru tohumlar koyarlar. Bu tohumlar havadaki nemi emer ve gerbiller uyandığında bunları yer. Böylece hayvan gündüz solunum yoluyla kaybettiği suyun bir kısmını geri kazanmış olurlar.
Koala ve Okaliptüs
Avustralya'da Okaliptüs ağacının 600'den fazla türü olmasına karşı, koalalar bunların sadece 35 kadarını kullanırlar. Okaliptüs ağacı bir koala için yalnız barınak değil, aynı zamanda önemli bir besin kaynağıdır. Hatta okaliptüs yapraklarının koalanın yegane gıdası olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Okaliptüs yaprakları koalalar için hem bir besin hem de iyi bir ilaçtır:
Okaliptüs yaprakları bir dizi tıbbi etkiye sahiptir. Yapraklar eterik yağ içeririler. Bu yağ birçok hayvan için öldürücü nitelik taşıyan kimyasallar taşır. Buna karşın koalanın karaciğeri bu maddenin zehrini tesirsiz hale getirir. Koalaların sahip oldukları karakteristik kokunun da kaynağı bu yağdır. Tüm vücuda sürülen yağın bir kısmı uçmakta bir kısmı ise vücut içine girmektedir. Böylece hayvanın vücuduna musallat olan parazit haşereler kürk içerisinden yere dökülür. Fakat Koalanın şaşırtıcı özellikleri bu kadarla kalmaz. Eğer vücut sıcaklığını düzenlemesi gerekiyorsa o zamanda bitkinin hangi yapraklarını tercih etmesi gerektiğini biliyormuşçasına hareket eder: Vücut sıcaklığı düşükse, yani üşüyorsa o zaman "phellandren" yağı içeren yaprağı; bunun tersinde ise ateşi varsa "cineol" içeriği yüksek yaprakları çiğneyerek vücudunun serinlemesini sağlar. Bunun dışında okaliptüs yapraklarında bulunan diğer yağlarda kan basıncını düşürür ve kaslarının dinlenmesine neden olur.Okaliptüs yapraklarının barındırdığı kimyasal maddeler ağaçtan ağaca değişmektedir. Hatta bir okaliptüs ağacında, iki farklı tipte yaprak mevcuttur. Koala bir tıbbi eğitim almış olamayacağına göre, İhtiyacı duyduğu maddenin, hangi tür okaliptüs ağacında olduğunu nasıl anlayabilmektedir?
Köstebekler
Ördek köstebeği olarak adlandırılan Ornitorenkler'in ilginç özelliklerinden biri dişilerinin 7.5-10.5 m. uzunluğunda, dönemeçli yuvalar kazmalarıdır. Hayvan tünelin ucuna bir yuva odacığı kazar ve bu bölmeyi öncelikle ıslak ot ve yapraklarla astarlar. Dişi, ot ve yaprak yığınlarını kuyruğu ile taşır. Islak otlar yumuşak kabuklu yumurtaların kurumasını engellemeye yarayacaktır. Çiftleştikten iki hafta sonra, dişi Ornitorenk yumurtlamak için yuvaya çekilirken, tünele yer yer toprak engeller yapar. Kalınlığı 20 cm. kadar olan bu engelleri kuyruğuyla bastırarak sağlamlaştırır. 7 ila 10 gün süren kuluçka döneminde yuvasından ender çıkar; her çıkışında toprak engelleri yeniden yapar. Bu engeller Ornitorenkler için bir savunma aracıdır.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.173-174
Yunuslar
Yunuslar, bilim adamlarını uzun süre şaşkınlığa düşürmüş olan çok büyük hızlarla yol alırlar. Yunusların, bedenlerinin çevresinde kusursuz bir su akışı vardır. Bu akışın nedeni yunusların derisi üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda bulunmuştur. Yunusların derisi üç katmandan oluşur. Dıştaki katman incedir ve çok esnektir; içteki katman kalındır, katmana plastik kıllı bir fırça görünümü veren ve yine esnek olan çubuklardan oluşur. Katmanların üçüncüsü olan ortadaki katman ise, süngerimsi bir maddeden yapılmıştır. Böylece, son hızla yüzen yunusa değen sudan bir girdap oluşmaya başladığı zaman, dış deri, bu girdabın neden olduğu aşırı basıncı iç katmanlara iletir ve iç katmanlar bu aşırı basıncı söndürürler. Oluşan girdap, böylece büyümeye zaman bulamadan kaybolmuş olur.
Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı:212, Temmuz 1985, s.20
Yunusların kubbe biçimindeki kafa çıkıntılarının "damla"yı andıran biçiminin suyu çok daha iyi yardığı anlaşılmıştır. Bunun üzerine gemilerin çoğuna, yunus kafasına benzeyen bir pruva şekli verilmiş, bu da hızın yükseltilmesini ve yakıttan yaklaşık %25 oranında ekonomi yapılmasını sağlamıştır.
Bilim ve Teknik, Sayı 231, s.9
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...